22 Aralık detayı: Tesadüf değil, stratejik takvim
Diplomatik normalleşme için seçilen ilan tarihi dikkat çekti. 22 Aralık 2025’te Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’den oluşan üst düzey heyet, Şam’a resmi bir ziyaret gerçekleştirdi.
Bu tarih, Türkiye–Suriye hattında bilinçli şekilde oluşturulmuş bir diplomatik takvimin parçası olarak öne çıktı. Zira Hakan Fidan, tam bir yıl önce, 22 Aralık 2024’te de Şam’a giderek normalleşme sürecinin ilk temaslarını yürütmüştü. Aynı tarihte, bir yıl arayla yapılan iki kritik ziyaret; Ankara’nın bu süreci, planlı ve aşamalı bir diplomatik derinleşme stratejisiyle yönettiğini ortaya koydu.

Şam Büyükelçiliği neden kapanmıştı?
Türkiye, 2011’de başlayan Suriye iç savaşında, rejimin sivillere yönelik sert müdahaleleri ve artan güvenlik riskleri nedeniyle diplomatik ilişkilerini kademeli olarak askıya alıp Mart 2012’de ise Şam Büyükelçiliğini tamamen kapatmıştı.
Bu süreçte Türkiye, maslahatgüzar düzeyinde dahi temsilci bulundurmadı. 13 yıl boyunca süren bu kesinti, Türkiye Cumhuriyeti diplomasi tarihinde en uzun süreli büyükelçilik kapatmalarından biri olarak kayıtlara geçti.
911 kilometrelik sınır: Diplomatik boşluk kabul edilemez
Türkiye’nin Suriye politikasında belirleyici unsur, ideolojik tercihlerden ziyade jeopolitik zorunluluklar oldu. İki ülke arasındaki 911 kilometrelik kara sınırı, Suriye’de yaşanan her gelişmeyi doğrudan Türkiye’nin güvenlik gündemine taşıdı.
Ankara, sahada askeri ve güvenlik varlığını sürdürürken; diplomatik kanalların kapalı kalmasının doğurabileceği riskleri de uzun süredir yakından izliyordu. Büyükelçilik düzeyinde temsilin yokluğu, üçüncü aktörlerin devreye girmesine ve iletişim kazalarına zemin hazırlayabilecek bir boşluk oluşturuyordu.
Bu nedenle atılan bu adımlar, hem Şam ile ilişki kurmak hem de sahadaki dengeyi diplomatik zeminde kontrol altına alma hamlesi olarak okundu.
Yeni yönetim, yeni gerçeklik
Normalleşme sürecinin temel dinamiklerinden biri de Suriye’deki yönetim değişikliği oldu. Yeni Başkan Ahmed Şara liderliğinde şekillenen siyasi yapı, Ankara açısından “yeni siyasi gerçeklik” olarak değerlendirildi.
Türkiye, bu yeni tabloyu bölgesel istikrar, güvenlik ve karşılıklı çıkarlar ekseninde ele aldı. Büyükelçi ataması, liderler arası temasların ötesine geçilerek, kurumsal ve sürdürülebilir bir devletler arası ilişki kurma iradesini ortaya koydu.
Bu yaklaşım, Türkiye’nin Suriye’nin toprak bütünlüğüne verdiği önemi ve siyasi çözüm sürecinde doğrudan aktör olma isteğini de net biçimde ortaya koydu.
Diplomatik derinleşme: Geçici temaslardan kalıcı mekanizmaya
Şam’a yeniden büyükelçi atanması; terörle mücadele, sınır güvenliği, mültecilerin gönüllü ve güvenli dönüşü gibi kritik başlıklarda Ankara’nın elini güçlendiren bir hamle olarak değerlendirildi.
Geçici görüşmeler yerine kalıcı bir diplomatik kanalın kurulması, Türkiye’nin Suriye dosyasını kısa vadeli kriz yönetiminden çıkarıp, uzun vadeli devlet politikası çerçevesine taşıdığının sinyallerini verdi.
Ankara–Şam hattında 13 yıllık sessizliğin ardından atılan bu adım, iki ülke arasındaki ilişkilerden ziyade bölgesel dengeleri de yeniden şekillendirecek bir sürecin başlangıcı olarak görülüyor.