3 Aralık'ta İsrail, Mısır ile olan Refah sınır kapısının "önümüzdeki günlerde" yeniden açılacağını ve Filistinlilerin aylardır ilk kez Gazze'den ayrılabileceğini duyurdu. Açıklama, elbette, acil tıbbi bakım, eğitim veya aile birleşimi için seyahat etmesi gerekenlerin ayrılmasına olanak sağlayacak insani bir jest olarak çerçevelendi.
Ancak İsrail'in bu açıklaması neredeyse anında Mısır'ın yalanlamasıyla karşılandı, ardından birçok Arap ve Müslüman devletten de kesin bir ret cevabı geldi. Dünyanın geri kalanı için bu yanıt acımasız görünebilir. Arap devletlerinin, güvenliğe kaçmak için çaresizce bekleyen Filistinlileri Gazze'de zorla tutmak istediği izlenimi verebilir. Bu durum, komşu Arap ülkelerinin Filistinlilerin çektiği acılardan sorumlu olduğu, çünkü onları "içeri almadıkları" yönündeki İsrail anlatısına tam olarak uyuyor.
Bu , kolayca çürütülebilecek bir yalan olmasına rağmen, ne yazık ki Batı medyasına da sızmış durumda. Şunu açıkça belirtelim: Hayır, Arap devletleri bizi Gazze'de isteğimiz dışında tutmuyor, Hamas da tutmuyor.
Onlar, aramızdan bazılarının geçici olarak tahliye edilmesi durumunda geri dönebilmemizi sağlamak istiyorlar. Biz de aynısını istiyoruz, geri dönüş garantisi. Ancak İsrail bunu vermeyi reddediyor; 3 Aralık'taki açıklamasında Refah sınır kapısının sadece tek yönlü açık olacağını – Filistinlilerin ayrılması için – açıkça belirtti.
Dolayısıyla bu, Filistin halkının kendi topraklarından zorla göç ettirilmesini hızlandırmak için yapılmış açık bir hamleydi.
Filistinliler için bu yeni bir gerçeklik değil, uzun ve kasıtlı bir sürecin parçası. İsrail devleti kuruluşundan beri Filistinlilerin mülksüzleştirilmesine, yok edilmesine ve zorla yerinden edilmesine odaklanmıştır. 1948'de 750.000 Filistinli evlerinden kovuldu ve geri dönmelerine izin verilmedi. 88 yaşındaki dedem de onlardan biriydi. Hala Gazze'nin 37 km (23 mil) kuzeyindeki Barqa köyünde sahip olduğu arazilerin tapu kaydını saklıyor; bizlerin de geri dönmesine hala izin verilmiyor.
1967'de İsrail Gazze'yi işgal ettiğinde, yurt dışında eğitim gören veya çalışan Filistinlilerin evlerine dönmelerini yasakladı. Son 58 yıldır sömürgeleştirmenin durmadığı işgal altındaki Batı Şeria'da ise Filistinliler düzenli olarak evlerinden ve topraklarından sürülüyor.
Sadece son iki yılda İsrail, yaklaşık 55.000 dönüm Filistin toprağını ele geçirerek 2.800'den fazla Filistinliyi yerinden etti. Kudüs'te, aileleri yüzyıllardır bu kutsal şehirde yaşayan Filistinliler, buranın "yaşam merkezleri" olduğunu kanıtlayamazlarsa oturma izinlerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalıyorlar. Son 25 yılda 10.000'den fazla Filistinlinin oturma izni iptal edildi.
Ekim 2023'ten bu yana İsrail, Gazze'de zorla kitlesel yer değiştirme girişiminde bulunarak, Şeridi askeri koridorlar ve "güvenli" eksenlerle ayrılmış izole bölgelere böldü ve kuzeydeki sakinleri güneye doğru itmek için ardı ardına operasyonlar başlattı. Her kitlesel bombalama dalgasının altında yatan aynı amaç vardı: Gazze halkını evlerinden söküp Mısır sınırına doğru itmek. En son itme girişimi, son ateşkesin yürürlüğe girmesinden hemen önce gerçekleşti.
Mısır Devlet Enformasyon Servisi Başkanı Diaa Rashwan'a göre, Kahire İsrail'in teklifini, ateşkesin ikinci aşamasında belirtilen taahhütlerinden kaçınma girişimi olduğu için reddetti. Bu aşama, İsrail'in Gazze'den çekilmesini, yeniden yapılanma sürecini desteklemesini, Şeridin Filistinli bir komite tarafından yönetilmesine izin vermesini ve durumu istikrara kavuşturmak için bir güvenlik gücünün konuşlandırılmasını kolaylaştırmasını gerektiriyor. İsrail, Refah'ın yeniden açılacağını duyurarak bu yükümlülüklerden kaçınmayı ve siyasi söylemi yeniden yapılanma ve iyileşme yerine nüfus azaltmaya yönlendirmeyi amaçladı.
İsrail'in bizi buradan çıkarmayı kaçınılmaz kılacak koşulları yaratmak istediği, diğer politikalarından da açıkça anlaşılıyor. Gazze Şeridi'ni bombalamaya devam ediyor, yüzlerce sivili öldürüyor ve yüz binlerce insanı terörize ediyor. Yeterli miktarda gıda ve ilacın girişini engellemeye devam ediyor. Yeniden inşa malzemelerine veya geçici barınma yerlerine izin vermiyor. Filistin halkının çektiği acıları en üst düzeye çıkarmak için her şeyi yapıyor.
Bu gerçeklik, sert kış şartlarıyla daha da acımasız hale geliyor. Soğuk rüzgarlar, akla gelebilecek her türlü travmayı yaşamış, bitkin insanlarla dolu, aşırı kalabalık kampları kasıp kavuruyor. Ancak açlığa, bitkinliğe ve umutsuzluğa rağmen, topraklarımıza tutunmaya ve İsrail'in bizi yerimizden etme ve yok etme girişimlerini reddetmeye devam ediyoruz.
Biz de kaderimiz üzerinde herhangi bir dış vesayet veya kontrolü reddediyoruz. Topraklarımız, kaynaklarımız ve geçiş noktalarımız üzerinde tam Filistin egemenliği talep ediyoruz. Pozisyonumuz açık: Refah sınır kapısı her iki yönde de açılmalıdır; bu, yerinden etme aracı olarak değil, serbest dolaşım hakkı olarak yapılmalıdır.
Refah, geri dönmek isteyenler ve geçici olarak ayrılmak zorunda olanlar için erişilebilir olmalıdır: yurtdışında eğitimlerine devam etmek isteyen öğrenciler, Gazze'de bulunmayan acil tıbbi tedaviye ihtiyaç duyan hastalar ve ayrılmış ve yeniden bir araya gelmeyi özleyen aileler. Kuşatma nedeniyle binlerce ağır hasta Filistinliye hayati önem taşıyan bakım sağlanamazken, dünyanın dört bir yanındaki prestijli üniversitelerden kabul ve burs alan yüzlerce öğrenci eğitimlerine devam etmek için seyahat edememiştir.
Refah, yıllarca süren travmanın ardından sadece dinlenmeye ihtiyaç duyanlar için de açık olmalı; Gazze'nin dışına kısa bir süreliğine çıkıp onurlu bir şekilde geri dönebilmelerini sağlamalıdır. Hareket özgürlüğü bir ayrıcalık değil, temel bir insan hakkıdır.
Bizim talebimiz basit: Geleceğimizi belirleme hakkı, zorlama olmadan, varlığımız üzerinde pazarlık yapılmadan ve insani yardım projesi kılıfına bürünmüş zorunlu yer değiştirmeye maruz kalmadan.
Bu makalede ifade edilen görüşler Ahmad Abushawish isimli yazarın kendi görüşleridir.
Uluslararası kaynaktan alınan bu haberin çevirisi, EHA Medya editörleri tarafından
yapılmıştır.